Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aşk Diye'bildiğimiz'...

Öncelikle bende bu konuda çok bilgili sayılmam, bunu söyleyerek başlamak istiyorum.  Hepimiz hayatımız boyunca şuna aşığım, buna aşığım dedik mutlaka. Ama gerçekten aşık olabildik mi hiç? Bence bunun cevabı ben de dahil çoğu kişi için "hayır". Aşık olduğumuzu sandık hep, ama gerçekten aşık olmadık. Çünkü öyle olsaydı ne, zaman ne de başka güçler onu unutmamızı sağlayamazdı. O kadar derine inebilseydi o kişi, açtığı yaralar öyle kolay kapanamazdı. Ve en önemlisi, sonrasında tekrar aşık olamazdık. Zaten "tekrar aşık olmak" diye bir şey yok bence! İnsanlar ömürleri boyunca sadece bir kez aşık olabilirler. Ve son nefeslerinde bile o kişiyi eksik etmezler dudaklarından...Tekrar aşık olunabilseydi hangi birini sayacaklardı son nefeslerinde?  Bence şöyle olurdu aşık bir kadın yada aşık bir erkek; -değişen bir şey yok aslında, aşık olduğunda her iki cins de aynıdır-  Bir kere gözü kör olur insanın, bu en bilinen etkisidir zaten. Senin mükemmelin olur o insan, mutlaka

Güven Kaynağım "BABAM"

Herkes çok iyi bilir kızların babalarına nasıl düşkün olduğunu. Onun gözüne girebilmek için her şeyi yapabileceklerini ve hayatlarının tek bir amaç uğruna devam ettiğini: “Babamı mutlu görmek!” Bir kız, çocukluğundan gençliğine kadar babasının omuzlarındaki yükü görür. Yıllarca o yükü hafifleteceği, babasına yardımcı olacağı günün gelmesini bekleyerek büyür. O süre boyunca da çocuk aklıyla bir çok girişimde bulunur. Bunlar bazen tehlikeli şeyler olsa da babası ona her zaman destek olur. “Annelik iç güdüsü” ile annesi engel olmak istese de, kızsa da babası hiç de öyle olmaz. Bu da kızını çok etkiler. Babası bu davranışlarından dolayı kızının gözünde adeta bir “serbestlik abidesi” olur. Mesela küçükken dört tekerlekli bisikletinden iki tekerleği çıkardığında annesinin korkup, babasının ise “Hadi! Bunu başarabilirsin.” demesi de bunu kanıtlar. O günden sonra her olayda kızı, babasının bu sözlerini hatırlar ve o yanında olmasa bile sözlerini kulaklarında duyar. Babasının desteğini hisse

Ego Tatmini Değilse…

Ego tatmini çağımızın en yaygın sorunlarından biri. Peki bu sorun neden kaynaklanıyor olabilir? Kendi fikrimce, bunun sebebini çağımız insanının artık karşısındaki bireye bir tebriği bile çok görmesinden kaynaklandığını düşünüyorum.  Artık herkes birbirini yermeye çalışıyor. Herkes birbirini kıskanıyor ve bu yüzden kimse kendinden daha iyi şeyler yapabilen insanlar olduğunu kabullenemiyor. Bunun sonucunda da iyi şeyler yapan insanlar sürekli eleştiriliyor, hor görülüyorlar. Onlarda çareyi zaman içerisinde kendi kendini övmekte buluyorlar.  Bu tabiki insan olmanın verdiği iç güdüsel bir olay. Herkes yaptığı şeylerin karşılığında az yada çok güzel bir şeyler duymayı ister. Bunu yapan olmayınca da duygusal çöküntü yaşamamak için insanlar kendini övmeye başlar. Daha sonraları bu iyi kalpli, mütevazı insanlar “egoist” olarak nitelenirler. Halbuki onları egoistliğe iten de yine biziz. Artık buna bir son verip yaptıklarımızı düşünmeliyiz. Kıskançlığı ve tüm diğer kötü duygularımızı bir

Bir Yanın İstanbul

Hoşçakal İstanbul. Tüm asaletinle kal... Gitmek zordur böyle bir şehirden; eşsiz kız kulesinden gün batımını izlemişsen, Adaların manzarasında fayton sefası yapmışsan, Taksim’in meşhur İstiklal Caddesi’nde her milletten arkadaşın olmuşsa, Eminönü’nde oturup denize karşı balık ekmeğini yerken sıcakkanlı esnaflarla sohbet etmişsen, Ortaköy’e gidip de kumpir yememek olmaz diyerek ayak üstü yediğin o leziz kumpirin tadına doyamamışsan, Kapalı Çarşı’da gezerken tarihini anımsatmışsa sana o taş duvarlar…  Ve işte Sultanahmet Camii karşında, bembeyaz karlara bürünmüş bir kartpostal havasında. Hemen yanında hiç ayrılamayan sevgililer gibi Ayasofya…   Yüzyıllar sonra bile hala büyülüyorsa seni ve her seferinde yolunu kaybedip ayaklarında derman kalmayana dek yürümüşsen bu şairlere ilham, şiirlere konu olmuş harikulade şehrin sokaklarında... Her şeyini bırakıp veda edemezsin bu şehre öylece.  Bir yanın hep eksik kalır, bir yanın hep İstanbul’dur çünkü..!